2 Eylül 1922: Eskişehir’in Kurtuluşu – Bağımsızlık Mücadelesinin Zaferi

Eskişehir, tarihimizin en önemli dönüm noktalarından birine tanıklık eden şehirlerimizden biridir. 2 Eylül 1922, Eskişehir’in düşman işgalinden kurtuluşunun ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde kazandığı büyük zaferlerden birinin yıl dönümüdür. Bu zafer, sadece Eskişehir için değil, tüm Türkiye için bir gurur kaynağıdır.

Kurtuluş Mücadelesinin Kalbinde Eskişehir

Eskişehir, stratejik konumu nedeniyle Kurtuluş Savaşı sırasında önemli bir rol üstlenmiştir. Bu nedenle, Eskişehir’in kurtuluşu, Batı Anadolu’daki zaferlerin habercisi olmuş ve Türk milletinin bağımsızlık yolundaki kararlılığını pekiştirmiştir. 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz, Türk ordusunun Eskişehir’e doğru ilerleyişiyle birlikte büyük bir zaferle sonuçlanmış ve 2 Eylül 1922’de Eskişehir tamamen düşman işgalinden kurtarılmıştır.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Önderliğinde

Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası ve Türk milletinin fedakarlıkları sayesinde, Eskişehir’in kurtuluşu, bağımsızlık yolunda atılan büyük adımlardan biri olmuştur. Eskişehir, bu zaferle birlikte özgürlüğüne kavuşmuş ve Türk milletinin bağımsızlık mücadelesine büyük bir katkı sağlamıştır. Bu zafer, yalnızca bir şehrin değil, tüm ulusun özgürlüğünün simgesi haline gelmiştir.

Eskişehir Kırım Derneği Caşlık Ekibi Olarak Gururla Anıyoruz

Eskişehir Kırım Derneği Caşlık Ekibi olarak, 2 Eylül’ü büyük bir gurur ve coşkuyla kutluyoruz. Atalarımızın verdiği mücadeleyi unutmuyor, onların bıraktığı mirası geleceğe taşımak için kararlılıkla çalışıyoruz. Bu anlamlı günde, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, vatan uğruna canlarını feda eden tüm kahramanlarımızı rahmetle ve minnetle anıyoruz.

Eskişehir’imizin Kurtuluşu Kutlu Olsun!

Bu zaferin coşkusunu yüreğimizde hissederek, Eskişehir’in kurtuluşunun 102. yıl dönümünü gururla kutluyoruz. Bu toprakların özgürlüğü için verilen mücadelenin önemini asla unutmadan, birlik ve beraberlik içinde geleceğe umutla bakıyoruz.

Ne Mutlu Türküm Diyene!

Cafer Seydamet: Kırım Tatarlarının Öncü Lideri ve Özgürlük Mücadelesi

Cafer Seydamet, 1 Eylül 1889’da Kırım’da doğmuş ve hayatını Kırım Tatarlarının özgürlüğü ve hakları için mücadeleye adamış önemli bir figürdür. İlköğrenimini Kırım’da, yüksek öğrenimini ise İstanbul Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. 1908 yılında, Noman Çelebicihan ile birlikte Kırım Tatar Talebe Cemiyeti’ni kurdu ve Kırım “Vatan” örgütü ile çarlık baskısına karşı direnişin öncülerinden biri oldu.

1917’de Çar II. Nicholas’ın tahttan çekilmesiyle birlikte Kırım’daki siyasi faaliyetlerde aktif rol aldı. Müslüman Yürütme Komitesi Vakıf Komisyonu başkanlığına seçildi ve Kırım Tatar heyetine başkanlık etti. Ancak, Alman komutanlığının desteğiyle kurulan Süleyman Sulkevych hükümetinde Dışişleri Bakanı olarak atanmasına rağmen, Kırım’ın bağımsızlığını kaybetmesine yol açan politikaları protesto ederek hükümetten istifa etti.

Cafer Seydamet, hayatının büyük bir kısmını sürgünde geçirdi. İlk olarak İstanbul’a yerleşti ve burada Mustafa Kemal’in önderliğindeki Türk milliyetçilik hareketini destekledi. Lozan’a taşınarak Kırım Tatarlarının özerkliği için mücadele etmeye devam etti. Sovyet rejiminin baskılarına karşı direnişin simgelerinden biri oldu ve Promethean hareketinin aktif bir destekçisi olarak öne çıktı.

Cafer Seydamet, Kırım Tatarlarının tarihine dair pek çok eser ve makale kaleme aldı. Özellikle “Yirminci Asırda Tatar Milleti Mazlumesi” adlı eseri ve diğer birçok çalışması, Kırım Tatarlarının özgürlük mücadelesinde önemli bir kaynak olarak kabul edilmektedir. 3 Nisan 1960’ta İstanbul’da vefat eden Cafer Seydamet, Kırım Tatarlarının unutulmaz liderlerinden biri olarak tarihe adını yazdırmıştır.

Abdullah Lâtifzade: Kırım Tatar Edebiyatının Sessiz Kahramanı

Abdullah Âbil oğlu Lâtifzade, 26 Ağustos 1890 tarihinde Akmescit şehrinde dünyaya geldi. Bir süre sonra, Abdullah Lâtifzade’nin babası Âbil Hoca’yı Or-Kapu ilçesine hizmete gönderiyorlar. Bu sebeple, Abdullah Kırım’ın kuzey sınırlarında büyüyor. Babası, ona eğitim verirken Rus dilini de öğretiyor. Dokuz yaşında olan Abdullah, babasının satın aldığı A.S. Puşkin’in bir dizi eserini okuyup bitiriyor.

Abdullah Lâtifzade, yerel Ruşdiye okulunu bitirince lisenin yedinci sınıfına doğrudan kabul ediliyor; ancak bazı sebeplerden dolayı liseyi bitirme şansı olmuyor. Bunun üzerine Türkiye’ye eğitim almak üzere gönderiliyor, fakat babası vefat edince Kırım’a geri dönmek zorunda kalıyor. Bir süre sonra eğitimine Ufa şehrindeki meşhur “Galiya” medresesinde devam ediyor. 1913 senesinde vatana dönüp, babasının izinden giderek hocalık mesleğinde çalışmaya niyetleniyor. Önce Kezlev’de, ardından Akmescit’te hocalık yapmaya başlıyor.

İstidadlı, zeki genç, Arapça, Farsça, Türkçe, Fransızca, Latince ve Rusça dillerini mükemmel bir şekilde öğrenmişti. Daha o dönemde, A.S. Puşkin’in ve L. Tolstoy’un eserlerini Kırım Tatar diline tercüme etmişti.

1917-18 yıllarında Birinci Kurultay’ın delegesi olarak seçildi. “Millet” gazetesini kısa sürede organize etti ve halk eğitimi müdürlüğünde çalıştı. “Millî Fırka”nın üyesi oldu.

1927-30 yılları arasında, Yeni Türk Alfabesi Merkezî Komitesi’nin sorumlu kâtibi olarak görev aldı.

1928 yılında, dramatik eser olan “Ömür Baharı” oyunuyla edebiyat sahnesine adım attı ve aynı yıl, en güzel şiirlerinin yer aldığı “Eni Saz” adlı şiir kitabı yayımlandı. 1930-34 yılları arasında Abdullah Lâtifzade, Moskova ve Leningrad’da okudu. Yüksek lisansını “Devlet Sanat Tarihi” akademisinde tamamladı. Kırım’a döndükten sonra, “Kırım Pedagojik” Enstitüsü’nde doçent olarak tayin edildi. Kırım Tatar dili ve edebiyatı fakültesinde Batı Avrupa edebiyatı tarihi dersleri verdi.

1937 yılı Mart ayında işten çıkarıldı ve aynı yılın 19 Nisan’ında milliyetçilikle suçlanarak hapse atıldı. Bir yıl sonra, 17 Nisan 1938 tarihinde, birçok edebiyatçımız gibi Akmescit şehrindeki NKVD, “Narodny Komissariat Vnutrennikh Del” (Halk İçişleri Komiserliği) hapishanesinde kurşuna dizildi.

– Bahadır Tatar

Kaynakça:

1. Lâtif zade A. Hayal -ömür. Şiirler, şiirler, makaleler. Akmescit,2005.-120 .
2. Ursu D.P Bir şairnin hayatı ve ölümü / Lâtif zade A. Hayal -ömür.- Akmescit,2005.-s. 16-29